Aylardan Eylül'dü sanırım.. Terkedip gittiğinde ..

Umrumda olduğun sürece umrumda değildi diğerleri.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Beni huzursuz etse de sensiz beklerim ben Eylülü.


İlhamımı aldım sanırım sabahın şu saatinde yağan yağmurdan.. Ne de güzel yağıyor bereket diyenlere inat. O benim hüznüm diyorum.Sensizliğimden kalan bi iki damla gözyaşım onlar. Güzün yağsa çok güzel olurdu sanırım. Hele de Eylülde.. Sahi hatırlar mısın Eylülü. Unutmuş olamazsın zaten. Hani onda aşk bi başka. Hele ayrılık da ona denk geldiyse sorma acısını. Merak ediyorum senin de acıyor mu sol tarafın Eylül deyince. Acıyor olmasını isterdim belki bir umut. Aman ne acıyacak. Unut gitsin. Benimki de laf işte. Şimdi düşünüyorum da "Bi kemik aynı yerden iki kere kırılmaz" diyor Can Yücel. Dinlemeli miyim onu? Yoksa hergün seni düşünmek güzel mi? Karar da veremiyorum. Aşka inancımı kaybettim sayende de aklımı da aldın iyi mi.?

Hala almıyor aklım sıra bende değil miydi? Sen benim değil miydin? Neden bi başkasıydı?  Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi demicem merak etme. O kadar kafayı yemedim. Aşkının acısını yaşıyacak kadar sol tarafımda var biraz daha aklım.  Ne ara geldik biz buraya. Sahi sen sevmiştin dimi beni çok? Şimdi yine lanet okuyorum . Sana  evet sana . Şimdi ağlıyor olmak koyuyor adama. Bakma karşında o kadar mutlu göründüğüme.  Daha fazla dökemiyor nefretini kalemim. Korkuyorum nefreti aşıp aşka kaçmaktan.
Şimdilik kendine hain bak.

17 Nisan 2011 Pazar





Tok karnına 5 öğün sen, "do" ve "re" muhteşem.
Beni intihara sürükleyen melodilerden şuh neşem.
Benimle ölmek için cesaret ister,
Durma ölüme yaklaş,
Aynı şeysiniz nasılsa, ruh ve sen.
Beyaza siyah sen düşünce şarkı olur bilir misin?
KardanAdam a.k.a kaysın bi miktar bilinçlisi.
Seni hatırlamak için kaleme kâğıda girişmişim.
Duman sanırım hatta sihrin tüm görüntü grimsi.
Soğuk bi yer,
Ölüm notası, günüm boşasın, içim boşalır.
Yazdıklarımı anlayan biri olmadığı için boşadır.
Boşa mı?
Bu yüzden mi hiç tâkâtim olmadığı hâlde zor da olsa, tükensem de karanlığına koşarım.
Bugün gittin peki yarın?
Yarın pazar ben evdeyim.
Bugün gittin de peki yarın, neden unuttun dönmeyi?
Bi kazma bi kürek bulup beni kalbine gömmedin ya,
Ne yapayım ben şimdi sen olup hemen ardından ölmeyip?
Sanırım anlamıyosun ya da ben yetersizim.
Yok saydığım her gün içten içe fetheder bizi.
Ben gittikçe uzaklaşıyorum tarihe tezat.
Ona en yakın olandır tüm kulların en kedersizi.
Beni tercüme edemez sana kulların en edeplisi.
İçimde var olduğunu biliyosun da acaba ne denlisin?
Gel artık.
Ve karşılığında sana benim olmayan her ne varsa istediğin, var kılayım ne dersin?
Kaldır yıkıntıları beni kurtar, boğarak öldür.
Acele et zamanım az, birazdan dolacak ömrüm.
Sana yazacak elbet bir şeyler bulacağım.
Çünkü yazılan her satır aslında bir sonrakine öncü.
Kısılıyor gözlerim,
Kaçarı yok, mutsuzum özledim.
Ben bi boğaz farkı uzaktayken kapalı gözlerin.
Bu adam her gün ölmek için kendine söz verir.
Ama sen uyuyosun rahatsın hem de üstünde gözleri.

Aç karnına alınır olsam açlıktan ölürdüm.
Açlıktan ölürsem anneciğim beni dünyadan görür mü?
Dünya burdan mavi, yeşil, beyaz, siyah, kahverengi, kırmızı, "sen sarısı" peki ya benim görüntüm?
Siyaha beyaz sen düşünce güneş doğar gökyüzüne.
Beyazlığının huzurunda bol bulutlu gökyüzüne.
Bozulabilir ruh sağlığım beni mutlu et öylesine.
Ölesiye, öldüresiye gül yüzüme gül yüzünle.
Düşündürüyor olma fikri bile yeterli aklına.
Senin değil de olmayışının benim üstümde hakkı var.
Kucakladığım yeni bi sabahın buğusu camıma yağmurun.
Yağmur da senin onu ne kadar sevdiğini getirdi aklıma.
Yağıyor işte başka birinin gözlerinden üstüne.
Birbirine aşık iki damla da dudaklarıma düştüler.
Az evvel her binanın her tuğlası çatladı.
İnanamazsın biri de kalbimin üstüne düştü, gel !


Eylül 1, dışarda yağmurun gürültüsü
Tabiat ananın aynasında sararmış görüntüsün.
Ağaçların her bu mevsim kaybettiği senken,
Benim olmamanın yaşamak kadar çok değil üzüntüsü!

Yine de yağmura denk üzüntümün bedeli
Bu bedene karşılık bir kış ayı güzüntümü ödenir?
Suyun yer yüzünden alınıp bir ihanet seferi düşün.
Böyle birşey var olsa tüm yapraklarımı dökerim.

İnancım, bitmiyecek yağmurların kokusu.
Kalbimin üstünde ondan dahada hisli dokusun.
Bacaklarımı ellerimle destekleyip beş şişenin
Yardımıyla çıkıyorum aşk denen bu yokuşu...

Zafer benim olduğunda, ödülüm sen ol...
Eylül'ün başlangıcıyla, önüme sel ol...
Bacamda tüten duman, penceremde rüzgar
Rüzgardan daha şevkatli daha serin eser ol...

Seni ona buna değilde sana anlatabilsem.
Güneş bir parça daha sen damlatabilse!
Tam karşıma düşsen konuşsak söylesem ve dinlesen.
Yahut ben susup kalsam sen anlatabilsen.

Eylül bereketiyle geldi yapraklarımı döktü!
Her harfin toprağın altında milyonlarca köktür.
Sonunda çocukluğumu kaybetmekten ürküp,
Papatya bahçesinden salıncağımı söktüm.

Bu dağlar seninle ilgili hiç birşey bilmiyor.
Bununla doğru orantıda hiç bir ağacın ilmi yok!
Orman oksijen yangının tehditindeki alâsın.
Malesef hiç bir adıma oksijen dikilmiyor.

Madem ki gittin. Bana da seyretmek düşer gidişini..